Bingöl’de 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 103. yıl dönümü büyük bir coşkuyla kutlandı.
30 Ağustos Zafer Bayramı etkinlikleri kapsamında ilk olarak Hükümet Konağındaki Atatürk Anıtı'nda çelenk sunma töreni düzenlendi.
Törene Valimiz Dr. Ahmet Hamdi Usta, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Ali Gürcan, Belediye Başkanı Erdal Arıkan, kurum müdürleri, adli ve askeri erkan ile vatandaşlarımız katıldı.
Çelenk Töreni, anıta çelenklerin sunulması, saygı duruşunda bulunulması, İstiklal Marşının okunması ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlama Mesajının okunması ve günün ve anlam önemini belirten konuşmanın Üsteğmen İbrahim Bulur tarafından yapılması ile sona erdi.
VALİ USTA TEBRİKLERİ KABUL ETTİ
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlama programları, Valilik makamında tebrikat töreni ile devam etti.
Valimiz Dr. Ahmet Hamdi Usta, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Ali Gürcan ve Belediye Başkanı Erdal Arıkan tebrikleri kabul ettiler.
30 AĞUSTOS KABUL TÖRENİ DÜZENLENDİ
Valimiz Dr. Ahmet Hamdi Usta ve eşi Şerife Şengül Usta hanımefendi ev sahipliğinde 30 Ağustos Zafer Bayramı kabul töreni düzenlendi.
Bingöl Üniversitesi Enstitüler Binası bahçesinde gerçekleştirilen programa; Garnizon Komutanı Tuğgeneral Ali Gürcan, Belediye Başkanı Erdal Arıkan, il protokolü, STK'lar ve çok sayıda davetli katıldı.
Davetliler, tören alanında Vali Usta ve eşi Usta Hanımefendi tarafından karşılandı.
Program Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşının okunması ile başladı.
Daha sonra kürsüye teşrifleri arz olunan Vali Usta günün anlam ve önemini içeren konuşmasında şunları söyledi:
“Bugün, milletimizin istiklâl ve istikbal yolunda verdiği şanlı mücadelenin en büyük sembollerinden biri olan ‘30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 103. yıl dönümünü büyük bir onur ve gururla kutluyoruz.
Bu vesileyle sizleri en kalbi duygularımla selamlıyor, şükranlarımı sunuyorum. Büyük Zafer’in yıl dönümü vesilesiyle düzenlediğimiz ‘Kabul Töreni’ne hoş geldiniz, safalar getirdiniz.
Kıymetli misafirler,
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, aziz milletimizin karakterini şu cümlelerle ifade ediyor: “Bu Millet İstiklâlsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.”
Aynı şekilde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da şunları söylüyor: "Bu millet esareti asla kabul etmez, bağımsızlığından asla vazgeçmez."
Bu topraklar, bağrına hançer saplandığında ya da mabedine namahrem eli değdiğinde; Diyarbekirlisi, Trabzonlusu, Anteplisi, Çapakçurlusu, Aydınlısı, Yozgatlısı ile içinden yüz binlerce isimsiz kahramanı çıkarmayı daima bilmiştir. Bu toprakların kahraman insanları, vatanında işgalci çizmeleri gördüğünde bir Şahin Bey, bir Sütçü İmam, bir Şerife Bacı kesilmiş ve siper ederek gövdesini yurdunu alçaklara uğratmamıştır.
Bu kararlılığımız dün böyleydi, bugün böyle ve sonsuza dek böyle olacaktır inşallah.
Sevgili misafirler,
Bir millet düşününüz. Canından aziz bildiği vatan toprağı işgal edilmiş, orduları dağıtılmış, tersaneleri kapatılmış, bütün kaleleri zapt edilmiş ve umut diye sarıldığı her dal kırılmış olsun.
İşte tam da o günlerde, 19 Mayıs sabahı, Samsun’da doğan güneş, her şey bitti diyenlerin gözlerinin içine bakıp ‘her şey daha yeni başlıyor’ diyordu.
Ona ‘Ordu yok’ dediler. ‘Kurulur’ dedi. ‘Para yok’ dediler. ‘Bulunur’ dedi. ‘Düşman çok’ dediler. ‘Yenilir’ dedi. Ve sırtını hakikate yaslayan bu millet, küllerinden doğmak için yeniden ayağa kalktı. Sofrasındaki lokmasını, tarlasındaki ekinini, sırtındaki hırkasını serdi Mehmetçiğin önüne.
“Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: / İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek. / Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... / O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,”
Evet, çiğnetmedi namusunu Yörük Aliler, Kara Fatmalar, Gördesli Makbuleler. Ve ancak rükuda eğilen başlar işgalcilerin önünde asla eğilmedi. Bu hayasızca akının karşısında dimdik durdular. Zulme ve haksızlığa direndiler, şahlandılar. Tek dişi kalmış canavara geçit vermediler. Gazi oldular, şehit oldular; ama yollarından da, yeminlerinden de dönmediler.
Artık Anadolu’nun dört bir yanında bir kahramanlık türküsü çalıyordu kulaklarda. Niteliğin niceliğe, imanın imkâna karşı yazdığı müthiş bir destandı bu.
22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesinden sonra bir millet topyekûn taarruza hazırlanıyordu. Öyle bir taarruz olacaktı ki bu, geri dönüşü yoktu, telafisi yoktu. Sadece 207 bin Mehmetçik değil, koca bir millet çıkacaktı savaş meydanına. Nefesler tutulmuş, 26 Ağustos sabahı başlayan topçu ateşleri zaferi müjdeliyordu.
Mehmetçik Afyon ovasını ‘Allah, Allah’ nidalarıyla inletirken, Bedrin Aslanlarına, Selahattin Eyyubi’ye, Sultan Alparslan’a, Fatih Sultan Mehmet’e selam yolluyordu.
Çok kıymetli misafirler,
Yüz üç yıl önceki bir 29 Ağustos günü, Feyzi ve İsmet Paşalarla harp vaziyetini görüşen Gazi Mustafa Kemal kesinlikle anladı ki, milletimizin İstiklal güneşi 30 Ağustos sabahı bütün parlaklığıyla doğacaktır.
Şükürler olsun ki Gazi’nin öngördükleri bir bir gerçekleşti. 30 Ağustos sabahı bir başka doğdu güneş Dumlupınar’da. Rengârenk çiçeklerin açtığı dağlarımızda ve özgürce akmaya hasret ırmaklarımızda ‘Haydin felaha’ diyen Ezan sesleri bir kez daha ölümsüz ruh oldu hayatımıza.
Yılmam ölümden, yaradan; askerim, / Orduma 'Gazi' dedi Peygamber'im / Bir dileğim var, ölürüm isterim / Yurduma tek düşman ayak basmasın…”
Dört yıllık esaret zinciri dört günde kırılmıştı böylece. ‘Zafer benimdir’ diyebilenlerindi. Zafer; Türkün, Kürdün, Arabın, Lazın, Zazanın, Çerkezin, Sünninin, Alevinindi. Zafer bizlerindi, sizlerindi, hepimizindi.
30 Ağustos zaferi, “YA İSTİKLAL YA İZMİHLAL” tercihiyle baş başa bırakılan bir milletin, neleri başarabileceğinin, özgürlük ve onuru için neleri göze alabileceğinin en açık ispatıydı.
Bu zaferle aziz milletimiz, asla boyunduruk kabul etmeyeceğini ve bağımsızlığını hiçbir şekilde terk etmeyeceğini tüm dünyaya ilan etmişti.
Bu zafer, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle “Türk milleti’nin özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz anıtıydı.”
Saygıdeğer konuklar,
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında ‘Büyük ve Güçlü Türkiye’ hedefimize yürürken birliğimizi hassasiyetle koruyalım. Barış ve istikrar için birliğe olan ihtiyacımızı asla unutmayalım. Çok daha müessir, muteber, müreffeh bir Türkiye için çıktığımız bu yolda kimsenin oyununa gelmeyelim, kurulan tuzaklara düşmeyelim.
Bu toprakların her rengi, her sesi, her tınısı bizimdir. Kardeşliğin, dürüstlüğün ve mertliğin sembolü halay, horon, zeybek bizimdir. Bağlama, ney, kemençe bizimdir. Farklılıklarımız eksikliğimiz değil, aksine en büyük zenginliğimizdir. Dün, Kurtuluş Savaşında bu zenginliğin karşılığını eşsiz bir zafer ile aldık. Bugün de aynı birlik ruhu ile el ele verirsek bu ülke dünyanın 1 numarası olur. ‘Ben’ yerine ‘biz’ dersek, 2053 ve 2071 hedeflerimize çok daha büyük hamlelerle ulaşırız. Çünkü bizler, birlikte büyüğüz, birlikte güçlüyüz.
Bir inanç abidesi olan aziz milletimizi durdurmaya bugüne kadar kimsenin gücü yetmedi, bundan sonra da yetmeyecektir. Çünkü bizim bin yıllar öncesinden gelen yeminimiz var. Güçlü Türkiye yolunda Çanakkale’deki gibi dirayetli, Dumlupınar’daki gibi azimli, Sakarya’daki gibi inançlı, olmaya yeminimiz var.
Kıymetli misafirler,
Bugün bizim bayram günümüz, bayramlaşma günümüz. Büyük zaferimizin 103. yıl coşkusunu doyasıya kutlamak için bir araya geldik. Ve inşallah, 30 Ağustos Zaferi’ni tarihe altın harflerle yazdıran bu milletin nice zafer coşkusunu daha sonsuza dek hep beraber yaşayacağız ve yaşatacağız.
Aziz milletimizin her bir ferdi bilmelidir ki; dün olduğu gibi bugün de, yarın da Türkiye Cumhuriyeti dimdik ayaktadır ve ebediyen payidar kalacaktır. Bu inanç ve kararlılıkla ülkemizi daha güçlü yarınlara taşımak için hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz.
Konuşmamı burada sonlandırırken; 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 103. yıl dönümünde başta Büyük Taarruzun Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi, isimsiz ana kuzularını, vatan uğruna canlarından geçen koca yürekli ninelerimizi ve nur yüzlü dedelerimizi, rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ediyorum.
Ruhları şad, mekânları cennet, makamları âli olsun.
Kabul törenimizi şereflendiren siz kıymetli misafirlerimizi bir kez daha en içten duygularımla selamlıyor, teşrifleriniz için şükranlarımı arz ediyorum.
“30 Ağustos Zafer Bayramı”mız Kutlu Olsun!” dedi.
Kabul töreni; ‘Bağımsızlık Mührü’ isimli kısa video gösterimi, 3 Farklı Yöre Temalı Halk Oyunları Gösterisi (Kafkas Zeybek Horon), Müzik Öğretmeni Fatma Polatoğlu tarafından Atatürk’ün sevdiği türkülerin seslendirilmesi, 'Ben Anadolu'yum' isimli şiirin Bingöllü Ozan Hacı Gürhan tarafından okunması ve Kent Orkestrasının enstrümental parçalar seslendirmesi ile devam etti.
Programın son bölümünde masaları tek tek ziyaret eden Vali Usta, davetlilerin Zafer Bayramı’nı tebrik ederek katılımları için teşekkür etti, hatıra fotoğrafları çekindi.